5 Kasım 2007 Pazartesi

Çalıştay - Algıyı Tasarlamak

ÇALIŞTAY - ALGIYI TASARLAMAK

Saat: 10.30 - 12.30
Yer: İTÜ 3

Oturum Yöneticisi:
Aylin Kalem (Techne Dijital Performans Platformu Kurucu Üyesi ve Sanat Yönetmeni, Istanbul, Türkiye)

Konuşmacılar:
Isabel Valverde (Dans & Teknoloji Araştırmacısı, Portekiz)
Joao Costa (Dansçı & Koreograf, Portekiz)
Emanuele Quinz (Anomos Derneği Başkanı, Fransa)

Aylin Kalem
Yeni dijital teknolojiler, yeni ortamlar ve sahnelerle karşı karşıyayız. Dijital teknolojilerin sanat hayatına girmesiyle beraber algıyı tasarlamak ciddi bir konu haline geldi. Algıyı tasarlamak mümkün müdür? Etkileşimli ortamlarda bir alan veya yerleştirme ile karşılaştığınızda yeni bir dizi ilişkiyle etkileşmeniz bekleniyor. Dolayısıyla her biriyle bir deneyim yaşıyorsunuz. Bunların içinde nasıl bir etkileşim önerebiliriz? Bugünlerde İstanbul’da Techne06 Dijital Performans Platformu adı altında bir dizi etkinlik gerçekleşiyor. Bu çalıştayın konusu, algıyı tasarlamak.

Isabel Valverde
Ben koreografım. Onun üstüne disiplinlerarası bir eğitimim var. San Francisco’da master yaptım, modern dans ve teknoloji konusunda doktoram var. Üzerinde çalıştığım konular: İnsanlar bedeni de içeren dans ve performans alanında yeni teknolojilerle nasıl çalışıyorlar? İnsanlar hangi arayüzleri kullanıyor, bu arayüzlerin sadece fonksiyonel veya gözetim davranışına sahip oldukları için ne kadar sınırlayıcı olduklarının farkına varıp nasıl yeni arayüzler oluşturuyorlar ve nasıl bunlarla etkileşmenin yeni yollarını buluyorlar? Yeni teknolojilerin bedenle doğrudan ilgili olan dans ve gösteri sanatlarına yansıması ve katkısı ne yönde olacak? Araştırmalarıma şimdi de akademik dünyanın dışında devam ediyorum. Bu alanda Amerika ve Avrupa arasındaki fark, teorik çalışmalar ile pratiğe dayalı deneyimler arasındaki fark. Ben, pratiğin üzerindeki entelektüel, akılcı yansımayı ilişkilendirme üzerine çalışıyorum, bu durumda teknolojileri kullanarak bedenin durumu üzerine yapılan sanatsal araştırma.

Emanuele Quinz
Ben, 10 yıldır Fransa’da yaşamını sürdüren bir İtalyan’ım. Çağdaş sanatta disiplinlerarası alanda araştırma, eğitim, kreasyon üzerinde çalışan Fransız Anomos Derneği’nin kurucusu ve Başkanı’yım. Anomos’ta üç bölümümüz var; medya dans, moda ve tasarım, şehircilik.
Dansta yeni teknolojilerin kullanılması ile ilgili araştırmalar yürütüyoruz. Hareket yakalama (motion capture) sistemleri üzerinde çalışıyor, gösteri sanatları ve dansın dijital araçlar ve etkileşimli sistem ve ortamların kullanılmasıyla beraber nasıl değiştiğini anlamaya çalışıyoruz. Paris (Pompidou Centre, vb) ve İtalya’da farklı kurumlarla işbirlikleri kuruyoruz.
Üzerinde devamlı çalıştığımız iki projemiz var: Birincisi “Giriş”. Koreograflar, besteciler, moda tasarımcıları, görsel sanatçılar, vb ile çalışıyoruz.. Farklı yerleştirme, ortam-ötesi yaratmaya çalışıyoruz. Tüm projeler adanmışlık bağlamında tasarlanıp gerçekleştiriliyor. Bir sonraki aşama Paris’te gerçekleşecek. İkinci proje; “Deneyim tasarımı”. Teori ve pratiği bir araya getirmeye çalışıyoruz. Algıyı tasarlamada karşılaşılan sorunları pratik tarafları araştıran deneyime dayalı olarak düşünen deneysel bir yaklaşım.

Joao Costa
Ben Portekiz’den gelen bir dansçı ve koreografım. Eczacılık Bilimlerinde master sahibiyim. Portekiz’de çeşitli galerilerde sergilenen etkileşimli açık yerleştirmeler geliştirmiş dijital sanatçılar Rudolfo Quintas ve Tiago Dionísio ile birlikte SWAP projesini gerçekleştirdik. Aynı zamanda araştırma, kreasyon ve sergi alanlarında sanatsal disiplinlerötesi bir laboratuar gibi faaliyet gösteren Porto’daki Salabranca isimli derneği temsil ediyorum. Dernek üç alanda çalışıyor; eğitim, araştırma, sanatçı toplulukları (görsel sanatçılar, gösteri sanatçıları, bilim ve felsefe alanından sanatçılar).

Aylin Kalem
Küçük konu başlıklarıyla devam etmeyi öneriyorum: Etkileşimde algı konusu, algının maddesellik/bedensellikle ilişkisi, kendinin ve ötekinin algılanması, algıyı tasarlamanın politik yönü, yerleştirmelerde yer alan katılımcılara deneyimler yüklüyor mu? Algı tasarım meselesi midir? Bir süreci tasarlamak mümkün müdür?

Emanuele Quinz
Normalde nesneler oluşturmak ve üretmek şeklinde tanımlanan tasarım kavramı değişti. Artık tasarımlar deneyime yönelik ortamlardan veya senaryolardan oluşuyor. Kişinin ve sürecin olduğu bağlamda, kişinin rolü önem kazandı. Bu hem bir sistem hem de mikrotoplum. Ortam fikri ilişkiyi temel alıyor. Artık tasarımcılar kişilerarası, öznelerarası ilişkileri de dikkate almak zorunda. Tasarımın sadece şekil ve renkleri değil, fayda ve sosyal kullanımı da hesaba katılıyor. Bruce Mau’nun “Güçlü Değişim” kitabında diyor ki; “Tasarım, politik/sosyal neticeleri olan küresel bir sanat gibidir.” Sadece nesneyi değil aynı zamanda toplumu da şekillendiren tasarımcının günümüzde önemli sorumluluğu vardır. Nesne/ortamın kullanımı başrolde. Nesne, mekan ve zaman ilişki içinde. Ortam nasıl kullanılmalı? İzleyici için oynayabileceği bağlamı düzenleyen süreci tasarlamanın yanı sıra ilişki üzerine de düşünmek. Tasarımı küresel bir etki haline getirmek çok yeni ve açık.

Aylin Kalem
Ortam öneren bir yerleştirmeden bahsederken, peki ya beden ne olacak? Bedenlerle de ilgileniyor musunuz? Bedene bitişik arayüzler ile ortamdaki arayüzler söz konusu olduğunda değişecek farklar/ilişkiler neler olabilir?

Emanuele Quinz
Yeni estetik model ortam ve olay yani iki farklı odağı bulunan aynı şey olarak ortaya çıkıyor. Ben yerleştirmeden ziyade ortam hakkında konuşmayı tercih ediyorum. Biz farklı araştırmacılarla çalışıyoruz. Müzeografi alanında; müzeye gelen ziyaretçiye yardımcı olacak ve ziyaretin faydasını yükseltecek taşınabilir bir bilgisayarın nasıl kullanılacağı üzerinde çalışıyoruz. İşitsel rehberler gibi. Bedenin algısıyla ilgili değil, sadece ziyaretçiye daha fazla bilgi verebilmek için. Algıyla ilgili çalışmaları medya dans bölümünde yapıyoruz. Hareket yakalama sistemi aynı zamanda algınızı yükseltmek için bir araç olarak kullanılıyor. Tıpta kullanılan biyo-geri besleme adında bedeninizin postürel vaziyet alışındaki mikro hareketleri hissetmenizi sağlayan bir sistemle çalışıyoruz. Bu, mekan ve kendi bedeniniz hakkındaki algınızı değiştirebiliyor.

Joao Costa
SWAP performansında siyah perdeyle kontrast yaratması için saçlarımı boyadım. Performansta dansçı, Rudolfo ve Tiago, bilgisayar diyalog halinde. Uzayda bir anlamı olan bedeni sadece girdi olarak kullanmak istemedik. Beden sanal uzayda yeniden daldırılmış, bu bir sanal/özgürlük aynası. Performans, kendimin bedenimin önyargılarından bağımsız olarak başka bir temsili.

Aylin Kalem
Bedenin oluşum sürecini vurguluyor bu durumda. Ortamın tasarımı algıyı değiştirebilir. Isabel, sen dans geçmişine sahip biri olarak ortamın tasarımı üzerinde etkisi olduğunu düşünüyor musun? Bu ortamla etkileşim halinde olacak faal katılımcıya önerilen koreografik yaratı.

Isabel Valverde
Tesadüf eseri birisiyle bir yerleştirme üzerinde çalışmaya başladım. Yeni teknolojiler hakkında bilgi sahibi olmak durumunda kaldım. Gösteri sanatçısının bir dansçıyla beraber “Zevk makinası” adında bir işi vardı. Yeniden tasarlamak yerine sanatçı gözetimi abartarak işini empoze eder hale getirdi. Sanal gerçeklik gözlüğü takan bir bale dansçısı vardı. Bilgisayar üzerinde dansçıya hareket komutlarını veren bir arayüz vardı. Dansçı bir makine gibi oluyor, ziyaretçi koreograf oluyordu. Sanatçı projesinin devamında benimle çalışmayı teklif eti. Abartarak bu gözetim, kontrol durumunu bariz hale getiriyordu. Bir yıl sonra, beraber bir şeyler yapmak için onunla temasa geçtim. Bu süre zarfında arayüzler, bedenlere eşleştirme ve bununla yapılabilecekler hakkında bilgi sahibi oldum. Temel anlamda her şeyi yapabilirsiniz. Geri besleme aracılığıyla tüm verileri dijital olarak istediğinize dönüştürebilirsiniz. Sadece 0’lar ve 1’ler var, onları fiziksele dönüştürebilirsiniz, videolar, ses ve mekanik şeyler üretebilirsiniz. Algı bağlamında izole edebilirsiniz. Örneğin dansçı kendinin ne olduğunu göremiyordu. Ben temas doğaçlaması yapıyordum; bir noktay takip eden fiziksel teması temel alan hareket. Ortama özgürlük getirmek istiyordum. Ziyaretçiler camın arkasından etkileşimde bulunabiliyorlardı. Ben iki dansçıyla çalışmayı ve manipülasyona devam etmeyi önerdim. Bir Java programı aracılığıyla suretleri hareket ettirdik ve bu temasa geçmede yardımcı oldu. Dolayısıyla edinilen bilgiyi artırdık. Birisine dokunurken görme duyunuz zayıflıyor. Hareket eden bedenin sezgisinin etkisinde bir bakıma algılarınız ayrışıyor. Yepyeni bir deneyim ediniyorsunuz, tersyüz edebileceğiniz bir deneyim. Birisine dokunmaya başladığımda artık onu görmediğimi fark ettim, algım tamamıyla dokunmaya yönelmişti. Koreografi ve sistemleri anlama, onlarla neler yapılabileceğini görme açısından çok verimli bir deneyimdi. Koreografiye eklenmiş bir boyuttu. Artık sadece beden için koreografi yapmıyorsunuz, onlar hareket ve fiziksel beden olarak ayrılmış. Biz seyirciye dışarıda neler olduğunun yanı sıra bedene neler olduğu hakkında ipuçları verdik. Dansı görsel bir gösteri olarak görmek ve öyle farzetmek eğilimindeyiz. Oysa bu görsellerle ilgili değil, başka bir şeyle ilgili, algılara tekrar intikal etmekle ilgili. Bu teknolojileri kullanmak, bedende olup bitenlere başka boyutlar getirmemize yardım ediyor.

Aylin Kalem
Sizin tarafınızdan yayına hazırlanan bir kitapta “İlişkiyi daha vasıtasız hale getirmek için sürekli daha fazla aracılık koyuyoruz.” diyordu. Fazladan bir manipülasyon ekleyerek işi daha karmaşıklaştırdığımızı da söylediniz. Daha gerçek, sosyal dünyamıza daha yakın hale getirmek istediğinizde daha fazla aracılık kullanmamız gerekiyor, öyle mi?

Emanuele Quinz
Gittikçe daha karmaşık arayüzler kullanmanız gerekiyor. İlginç bir çelişki.

Joao Costa
Rudolfo ve Tiago’nun etkileşimli yerleştirmelerinde daha az teknoloji kullanılıyor ancak geliştirilen yazılım karmaşıktı. Sıfırdan ürettiler. Biz hareket yakalama yöntemini sadece insanlara özgürlük tanımak için kullanıyoruz. Bedenlerimizin üstünde sensörler kullanmamız gerekmiyor.

Isabel Valverde
Bedeninizde sensörler olmaması bazen daha özgür olduğunuz anlamına gelmiyor. Örneğin sizin işinizde, kendinizin temsili ve etrafınızdaki havadan etkileniyorsunuz. Hava neredeyse cisimleşiyor, uzaydaki durumunuzu değiştiriyor. Bir bakıma o durumla sınırlanıyorsunuz. Tasarım ve arayüzler etkileşimi belirliyor. Özgürlük var ama sınırlar dahilinde. Doğaçlamanın bazı tahditleri var ve bu çok ilginç. Teknoloji geliştikçe daha fazla onlara bağımlı hale geliyoruz ve bunun farkına varıyoruz. Gözetim durumunu abartarak sanat yapıtının dışındaki başka durumların farkına varıyoruz. Sanat yapıtı ile sosyal dünya arasında bir köprü kurmak gibi bir şey. Olanları sorgulamaya ve farkındalığa yardım etmenin bir parçası olarak kontrolü, basmakalıp/klişe durumları yoğunlaştırmak, abartmak çok ilginç

Emanuele Quinz
Ben arayüz ve programlamanın bir arada gittiğini düşünüyorum. Tıpkı beyin ve duyular gibi. Zamanı uzayda çoğaltabilirsiniz. Bu durum gösteriyi yapanın zorlukla başa çıkabileceği bir durum çünkü kendisi gerçek bir uzayda dansederken, sanal dünyadaki temsili, başka bir uzayda dansediyor. Farklı algılar, bu da çok hayranlık uyandırıcı.

Isabel Valverde
Biz, bedenimizden ayrıldığımızı düşünüyoruz. Biz makina değiliz, yoruluyoruz, yıpranıyoruz. Çoklu gerçekliklerin olduğu durumları keşfe çıktığımız zaman, o dünyayla uğraşmak zorundayız. Gerçekten kendinizle ilgili algınızı değiştiriyor, yeniden tasarlıyorsunuz ve sonrasında bunlarla bütünleşerek kendinizi değiştiriyorsunuz. Başka bir zihinsel durumda olmak gibi, sanal bir dünyada olmak gibi, istem dışı şeyler görüyorsunuz. İfademize ilişkin değişik bir deneyim. Zihnin bedenden ayrılması, bedenden ayrı bir zihin gibi sibernetik teorilere bir cevap. Karşılaştığımız bu yeni gerçeklik içinde bedenimizle tanışma aşinalığı getiren uç durumlar. Bedenden ayrılmak, sanallığı gerçekliğin içine getirmemiz açısından önemli.

Aylin Kalem
Biraz SWAP performansından bölümler izleyelim. Daha sonra Joao bize, fiziksel bedeni ile sanal bedeni arasındaki ilişkiyi ve tasarımla ilgili yaşadığı sorunları anlatabilir.

Joao Costa
Rudolfo ve Tiago benimle beraber sahnedeler. Onlarla bnim aramda ve retro video projeksiyonu arasında bir diyalog var. Proje gerçek zamanlı. Bilgisayar geri besleme yapıyor. Her performansta yapılandırılmış bir dramaturjimiz ve onunla ilgili bir anlatımız var, her biri diğerinden farklı. Onlar bazen parçacıkların davranışını kontrol ediyor, bedenin cisimleştirilmesi. Biz sadece bedeni girdi olarak kullanmak istemedik. Bu bedenin uzayda bir anlamı, bir amacı var. Kamera bedenimi yakalıyor. Beden, sanal uzaya daldırılıyor. Sanal özgürlük aynası gibi. Bu benim sosyal bedenime ilişkin değil, bedenimin önyargılarına bağımlı olmayan, kimi zaman çok kuvvetli olan kendimin farklı bir temsiline ilişkin. Sahne için daha fazla dansçıdan oluşan ve bir yerleştirmeyle de bağlantılı bir performans hazırlayacağız. İsmi “Edge-Kenar” olacak, halen yaratının yapısını kurmaya çalışıyoruz.

Aylin Kalem
Eğer her arayüz/program her kişi için farklı algılar öneriyorsa, bu kişisel bir deneyim. Bana bu durumda bedenin oluşum sürecini vurguluyor gibi geliyor .

S - Yüzsüz bir beden. “Yüz”ün performansınızda rolü yok, neredeyse kafası kesilmiş bir beden gibi, uzaysal bir beden. Gösteri sanatlarında genel anlamda yüz önemli bir rol oynar, siz bunu en aza indirgeyerek yine de seyircinizle ilişkinizi sürdürmeye çalışıyorsunuz.

A (JC) - Ben bedenimi parçalara bölmeye çalışmıyorum, tamamını kullanıyorum. Mimikleri kullanmıyorum. Benim için beden ve zihin birarada. İnsanlar bunu etkileşimli olarak deneyimlediklerinde sanal beden üzerinden yaşamaya başlıyorlar, diğerlerinin bakışının farkında olmuyorlar. İnsanlar kendi kendileriyle karşı karşıya kalıyorlar.

S - Bedeniniz odak noktanız olduğuna göre, el veya ayak parmaklarınızın hareketini ödünç almayı düşünmez miydiniz?

A (JC) - Performansın bir başka bölümünde, bir kutuyla dansediyorum, bu başka bir insan bedeni de olabilirdi. Ona dokunduğumda beliriyor, dokunmadığımda kayboluyor. Bu kutuyla insan bedenini değiştiriyor, dönüştürüyoruz. Ben bedenin dili olduğuna inanıyorum. Kelimelerle veya mimiklerle fazla ilgilenmiyorum. Ben tüm bedenime odaklanıyorum. Bedeni zihinsel/ duyusal/akılcı/fizyolojik/felsefi/heykelsi görüyorum. Bedenden maddesellik içinde bahsediyorum.

A (IV) -Algıları bilerek tersyüz ediyorsunuz. Bu algıların hiyerarşisinin yeniden tasarlanmasıyla ilgili. Bir yüz olduğu zaman sadece yüze bakıyorsunuz. Beklemediğiniz başka bir şeye bakmanız gerek. Bu teknolojiler bazen bu önyargıları devam ettiriyor. Hiyerarşilerimizi değiştirelim.

S - Bedeniniz bu performansın merkezi ve dijital ortamlar tarafından çoğaltılıyor, bu sizi rahatsız etmiyor mu?

C (JC) -İnsanlar aynı bedenin farklı algılarını görüyor, kopyalama gibi değil. İki şeyin aynı anda gerçekleşmesi. Bazı insanlar ikisini de algılıyor. İkisi arasında karar vermek için ortak-yazarlık yapmalısınız.

S - Hareketleriniz ortam tarafından nasıl etkileniyor?

A (JC) -Uyarı bazen bedenimden geliyor, bazen de dijital sanatçıdan veya sesten, vs. geliyor. Bedeni ölçeklendirebiliyoruz, büyük veya küçük. Performans sırasında bu sanal bedenin neredeyse benim hareketlerimin koreografisini yaptığı hissine kapıldım. Her performansta şaşırıyorum, her sefer yeni şeyler keşfediyoruz. Sanki gerçek zamanlı resim yapıyorum, çünkü görsel kompozisyon üretebilen bu araçlara sahibim.

S - Gösteri sanatçıları olarak kendiniz için bir tür araştırma ve deney yapıyorsunuz. Kendinizi tamamıyla yeni bir alana, sistemin içine koyuyorsunuz. Sınırlarınızı bulmaya çalışıyorsunuz. Kendinize ait bir diliniz ve kelime dağarcığınız var. Ben izleyici olarak algımı değiştirmek için uzun bir zamana ihtiyaç duyuyorum. Sisteme aşina değilim ama gerçekten sizinle etkileşime girmek istiyorum. Kendimi sizinle bağlantılandırmak istiyorum.

C (JC) -Benim canlı performansımı görmelisiniz. Aksi takdirde aynı konuşma seviyesinde olamayız. Bunu sizin de deneyimlemeniz gerekiyor. Böylece benim iç dünyam hakkında belki benim isteyebileceğimden de fazla fikir sahibi oluyorsunuz.

C (Tiago D.) - Bir resim gördüğünüzde yorumunuz içinizdedir, ben onu sadece hakkında konuştuğunuz takdirde bilebilirim Ama etkileşimli bir yerleştirmeye gittiğinizde, davranışlarınız hisleriniz ve düşünceleriniz hakkında bize bilgi verir. Bizim performansımızda seyirci gösteriyi yapanla yeniden bağlanabiliyor. Benim için en önemli şey, fiziksel beden ile projeksiyonu arasındaki ilişki, aramızdaki sürekli geri besleme iletişimi.

S - Sizinle iletişim halindeyim çünkü sizin sisteminizin, kelime dağarcığınızın dışındayım. Sizi anlamak istiyorum, bu imkana sahip olmak istiyorum.

C (JC) - Müzeye gittiğinizde oradaki eserleri tam olarak nasıl yaptıklarını bilmeniz gerekmez, sadece bir deneyim yaşarsınız. Sizden istediğim, deneyimlemeniz ve bunun bilgi birikimini edinmeniz. Belki sonrasında nasıl yapıldığı ile bu kadar ilgilenmeyeceksiniz.

C (IV) - Başlarda bu tür işler pek ilgi görmüyordu. İnsanlar uzaklaşmaya ve seyirci katılımına yönelik ortam yerleştirmeleri yapmaya başladılar. Ben yeni bir kültür oluştuğunu düşünüyorum. İnsanlar galerilere de gittikleri için gösterilere geliyorlar. Bu performans için, gidip canlı olarak gördüğünüzde o bilgiyi bedeniniz aracılığıyla alacağınıza inanıyorum. Bu sanatçılar katılımcıları kavrıyor . Günümüzde birçok sanatçı bunu yapıyor, işlerini tamamlamıyorlar ve insanların deneyimlemesi için halka açık hale getiriyorlar. Bu işin bir parçası, sanatçılar seyirciden gelecek geri beslemeye güveniyor. Bu katılımcılarla bütünleşen bir süreç. Seyirci her geçen gün sanat eserinin daha da parçası haline geliyor. Bu süremde deneyim bile tamamlanmış değil.

S - Bana öyle geliyor ki, tüm bu tasarım mutsuz bir adamı resimliyor. Dansetmediğiniz zamanlarda bile dijital efekt sayesinde bedeninizin yine de enerjisi var ve bir şeyler yapıyor.

C (JC) - Benim eserim mutluluktan çok insan ilişkileriyle ilgileniyor. Gerçeğin bir gözlemcisi olarak etrafımızdaki dünyada çok da fazla mutluluk görmüyorum. Aşk, dokunma, ilişkiler, bazen boş bir dünyada yaşamak gibi birçok soruyla ilgileniyorum. Benim için bu beden melez örnek bir beden ama aynı zamanda enerjiyle bağlantılı.

S - Doğanın elementleriyle etkileşiminizi ne ölçüde hissettiğinizi merak ediyorum. Toprakta dansediyordunuz ve neredeyse suda yüzecektiniz ama ateş ve hava dijital efektlerden geliyordu. Elementler bana göre bedenin söylemek istediği ve insan bedeninin sınırları nedeniyle söylenmesi imkansız hale gelenler hakkında doğal bir izlenim vererek durumu çok yönlü hale getiriyor.

S - Katılımcıların rolü ve bunun tasarlanması sorusuyla başladınız. Şimdi bir video ile etkileşim içinde olunan normal bir performanstan bahsediyoruz.

C (AK) - Aslında biz iki tür etkileşimle uğraşıyoruz. Performansta da algılama önemli ama etkileşimli yerleştirmelerde izleyici faal bir katılımcı ve dolayısıyla aynı zamanda da gösteriyi yapan kişi haline geliyor. Dolayısıyla bir bakıma bazı yakınlıklar var. Şimdi performans yerine halka açık yerleştirmelere bakıyor olmamız iyi.

C (JC) - 2004 yılında Porto’da etkileşimli işitsel-görsel bir yerleştirmemiz oldu. İnsanlar bedenleriyle ses, müzik üretebiliyorlardı ve görsel bir kompozisyon, resim oluşuyordu.

C (Tiago D.) - Biz insanların kendileri için başka görsel kompozisyonlar yapmalarını istedik. Yerleştirmeler ve performans arasında çok büyük fark var. Yerleştirmelerde insanlar mekana giriyor ve anlamaları gerekiyor veya etkileşime girebiliyorlar, dolayısıyla etkileşim sistemi kademeli ve basit. Oysa performansta, etkileşimi anlayan ve ona tahakküm eden bir dansçı var, bu da imkanları artırıyor.

C (JC) - Bu tür yerleştirmelerde insanların ekranda göründüklerinde gerçekten sezgisel olabilmesi için bir arayüz veya yazılım geliştirilmesi gerekiyor. Psikolojik insan davranışı da aynı zamanda gözlemlenebiliyor.

C (IV) - Sistemin tamamının görsel üstünlüğünü sorguluyorum çünkü gerçekten sizi görsel olarak bağımlı olmaya sevkediyor. Bedensel yön, şekil.

C (Tiago D.) - Bu yerleştirmede farklı bir görsel kompozisyon yaratmaktan başka amacımız yok. Kuvvetli görsel yön orada ve görsel bir dokunma hissi alma imkanı sağlıyor. Bir süre sonra insanlar gerçekten sisteme alışıyor ve projeksiyondaki bedeni hissetmeye başlıyor. Kendilerini o tür bir dijital deneyimde konumlandırıyorlar. Bir ziyaretçi bacağı kırık olduğu için koltuk değnekleriyle gelen bir bayandı ve kendi projeksiyonuna o kadar konsantre olmuştu ki, bir süre sonra değneklerin varlığını unuttu. Düşebilirdi fakat farkında değildi. O sırada diğer bedenle deneyler yapıyordu. İnsanlar davranışlarını değiştiriyor. Her bireyin kendine özgü bir eşsizliği var ve bu bizim işimiz açısından önemli.
C (JC) - İnsanlar kendi algılarını kendi deneyimleri doğrultusunda tasarlıyorlar.
C (TD) - Rudolfo ve ben çalışmaya, sadece fare ve klavyeyle etkileşebildiğimiz multimedyada başladık, orada beden sadece bir çıktıydı; hiçbir zaman iletişim sürecinin içeriğinin bir parçası değildi. Burada beden, modeller, bilgi görebiliyorsunuz. Sistem bedeninizin aracı. Onu kullanacak insanlar olmadığında bir faydası yok. İnsanlar onu kullanıyor ve kişilerin işitsel-görsel şeyler oluşturmasına, birleştirmesine imkan tanıyor. SWAP’ta beden ortama modellik yapıyor, şekiller yaratıyor ve jestlerle biçimleri genişletiyor, bizim için önemli olan bu.
A(AK) - Sanırım şu ana kadar konuştuklarımız, aynı zamanda algıyı tasarlamanın politik yönünü de akla getiriyor. Mevcut her sistem politik bir yaklaşımı da beraberinde getiriyor zaten. Sosyal etkileşimlerde daha çeşitli ve daha problemli hale geliyor çünkü kendi sisteminizi kendiniz seçiyorsunuz, yani bir bakıma etkileşime hazırsınız ve kabul ediyorsunuz oysa katılımcı içeri giriyor ve öncelikle keşfetmek zorunda kalıyor, ve sonunda belki beğenmiyor, kabullenmiyor.

Bir işin video görüntüleri sunuldu. (Théatre du Grande Jour- Montréal 2003): Kanada’da yerleşik bir dans ve medya topluluğu. Koreograf ve medya sanatçısı arasındaki işbirliğinin ürünü. Her sefer bir izleyici girebiliyor. Kapalı bir odada iki lamba ve iki gölge var. İkinci bir odada gösteri sanatçısı iki kişi var. İzleyici gösteri yapanları kendi gölgesinin içinden görebiliyor. Performans izleyicinin hareketlerine bağlı olarak oluşturuluyor. Odanın öbür tarafındaki performans bir nevi anlatıyı, etkileşimli durumu oluşturuyor.

C (AK) - Tüm düzenek merak uyandırıcı şekilde hazırlanmış (yerleştirmenin olduğu alana giriş bir garajdan, yerleştirme şehir dışında ıssız bir yerde, girişte bir koruma sizi karşılıyor, karşınıza birçok kapı çıkıyor) Aslında herhangi bir sahne performansından çok farklı değil, insanlar davet ediyorsunuz ve kendi dünyanızı sunuyorsunuz. Seve de bilirler, sevmeye de bilirler.

S - Seyircinin algısından bahsediyorsak, herhangi bir gösteriyi tasarlamak da algıyı tasarlamak olarak düşünülebilir. Gösteriyi yapan sanatçı olarak performansınızda, dijital bedenle kendi tasarladığınız algı mı daha önemli, izleyicinizin algısı mı?

C (JC) - Her ikisi de muhakkak. Aynı zamanda seyircinin algısına odaklanıyor olmasaydım hiç göstermemek daha iyi olurdu.

C (AK) - Dijital teknolojiler bağlamında, teknolojik ve teknolojik olmayan toplumlar arasındaki ilişki nedir? Teknolojik malzemeyle farklı dünya, farklı önermeler. Seyirciyi etkileşime davet ediyorsunuz. Halihazırda belli bir önermeniz var zaten. Onlara şunu, bunu yapmalarını empoze etmek yerine ne kadar aracılık bırakabilirsiniz?

C - Tüm bu projeler dans ortamından geliyor. Bir sonraki adım, katılımcıların girip oyunun parçası olduğu ve olayların gidişatını değiştirdiği kurgusal ve anlatısal bir ortam yaratmak.

C (EQ) - Etkileşimli sinema alanında bunun üzerinde çalışan birçok kişi var. Sinematografik bir görüntü ve kurgu ile etkileşim kurabilirsiniz. Almanya Karlsruhe’de, Geleceğin Sineması’nda sadece değişik ekran ve imgelem sistemleri değil, aynı zamanda sinematografik anlatı ve dramaturjiler de sunuyorlar. Bir çalışma arkadaşım, anlatı alanı olan ama imgelemi olmayan bir etkileşimli ortam üzerinde çalışıyor. Hareketleriniz bir geçmiş oluşturuyor.

C (AK) -Normalde dijital teknoloji kullanan tüm sanatsal eserlerde, görsel malzeme ağırlıklıdır. Oysa bu yerleştirmede, karanlık bir odaya girmek üzere davet ediliyorsunuz ve hiçbir görsel referansınız yok. Yürüyorsunuz ve hareketinizin gidişatı bazı hikayeleri tetikliyor. Bu hikayeler aracılığıyla hafızanızdaki görüntüler tetikleniyor.

C (EQ) -Çok önemli bir deney alanı. Etkileşimli sinema ve televizyon yapmak için çok iyi bir sistem keşfeden kişiler çok zengin olacak. Farklı ekipler sadece mikro anlatımla çalışıyor, basit kurgu, prototip gibi imge ve seslerle.

C (IV) -Biz kendimizi farkında olmasak da zaten bu sistemleri içerir olarak düşünüyoruz. Bir nevi insan-sonrası hale dönüşüyoruz. Halihazırda bütünleşiyoruz. Projelerin, algıların tasarımının kullanımı, teknoloji bile olmadan, bu deneyimi içeriyor. Bazıları düzeneği kullanıyor, bazıları kullanmıyor çünkü gün geçtikçe daha da ulaşılabilir hale geliyorlar ve kullanmadığımız zaman geçersiz hale geliyoruz.

C (EQ) - Biz sadece algıyı yeni araçlarla değiştirmeye çalışmıyoruz, algımız zaten araçlarla değiştiriliyor. Bunu genç insanlarda gözlemleyebilirsiniz. Teknoloji ve çoklu görevlere çok aşinalar. Aynı anda birden fazla faaliyet gerçekleştirebiliyorlar. Dünya hakkındaki fikrimiz halihazırda etkilenmiş durumda. Sanat sadece bunlara bir şiirsellik katmaktan ibaret, belki de biraz eleştirmekten.
S - Yüzlerce tekniğimiz, fikrimiz ve kavramımız var. Tüm genlerin manipüle edileceğine dair bir kaygım var, kenimi korumak istiyorum.

C (AK) - Dijital teknolojiler bu soruların farkına varmamızı sağladı, bu onların faydası. Bu fikir yeni değil, sadece daha hızlı ve daha karmaşık bir dünya öneriyor. Bu her zaman böyle oldu.

C (JC) - Ben teknolojiyle bağlantılı çalışmaya devam etmek istiyorum çünkü bedenimizin sınırları var, dolayısıyla dijital yöntemler bana bedenimi yükseltmenin yeni yollarını gösterecek. Sanatçılar olarak çağdaş sanatlarda “beden ve dijital” konusunu bir bilim adamının klonlamayı aldığı gibi dikkate almalı ve araştırmalıyız, bu etik bir durum. Nasıl kullanılacağı ve uğraşılacalığına ilişkin bir mesele.

C (AK) -Fikirler yeni değil. Kendini perdeye yansıtmak, sanal beden her zaman zihinlerde olan konulardı (ayna, gölge oyunu). Şimdi elimizde bunu belli şekilde gerçekleştirebilecek belli teknolojiler var. İmgenizi perdeye yansıtarak kendinizi yabancılaştırıyor, genişletiyorsunuz ve günümüzde bunu yapacak araçlara sahipsiniz.

Hiç yorum yok: