ÇALIŞTAY - ULUSLARARASI İŞLER YOLUYLA YEREL SEYİRCİ GELİŞTİRME
Saat: 10.00 - 12.00
Yer: İTÜ-3
Oturum Yöneticisi:
Fabrizio Grifazi (Roma Europa, İtalya)
Konuşmacılar:
Natik Awayez (Inkonst Sanat Yönetmeni, Malmö, İsveç)
Roger Christmann (Kunsten Festival des Arts Brüksel, Belçika)
Fabrizio Grifazi
Uluslararası programlamayı; yerel toplum üzerindeki etki, yerel sanatçı ve uluslararası sanatçı arasındaki ilişkiler, bu programla izleyicinin beklentisinin karşılanması, sanatçılarla farklı yapılarımız üzerinde çalışma yollarının düşünülmesi ve ülkelerarası ilişkilerle ilgili olarak tarihsel bir yansıma oluşturma bakımlarından birlikte analiz edecek ve tartışacağız.
Natik Awayez
Inkonst farklı türde bağımsız altkültürler için bir kültür evi. Yerelle uluslararası, Avrupa ile dünya arasındaki ilişki. Uluslararası işleri yeni bir şey gibi sunmaya yönelik bir eğilim var, biz açık fikirli Avrupalılar tarafından yürütülen bir süreç. Ötekine bakarak ondan etkilenmek, insanlar asında öteden beri merak, kıskançlık veya açgözlülük nedeniyle aşikar bir esin kaynağı olmuştur.
Babil, tüm dünyadan insanların bilgi, kurtuluş veya daha iyi bir yaşamı aramak için gittiği tarihteki ilk metropolitandı. İbraniler oradan çıkarıldığında, beraberlerinde bizim de halen birçok açıdan izlerini taşıdığımız Mezopotamya mitolojisinin özünü de aldılar. Arap İmparatorluğunun en büyük kazanımlarından biri, tercüme hareketiydi. Parçası olunacak ve yayılacak bir Yunan kültür mirası olduğunu erken idrak ettiler. Müzikten bilime her şey tercüme edildi. Arap medeniyetleri, şimdi şarka merak saran Avrupa için esin kaynağı oldular. Benzeri bir süreç dünyadaki başka kültürlerden ve kültürler üzerinde sürüyor. Globalizasyona yeni bir fenomen gözüyle bakmak, Avrupa koloniyalizminin bu süreci sonlandırdığı düşünülürse, doğru bir yaklaşım. Avrupa küresel altyapıyı bloke etti. Kendilerini tüm ticaretten mesul kılarak ve kendi kültürlerini merkezi ilan ederek bunun dışındaki her şeyin sınırların dışında kalmasına neden oldular. Uluslararası işin katma değeri nedir, gerçekten yerel izleyicinin farkındalığını ve kültürlerarası kavrayışını artırır mı? Başka bir yol var mıdır? Tam şu dakikalarda Türk müzisyen Necati Çelik Malmö’de bir konser veriyor, Malmö dram tiyatrosu Shakespeare’in Macbeth oyununu sahneye koyuyor, Malmö operası Mozart’ın Figaro’nun Düğünü adlı eserini sahneliyor.
Öğrenme, kimin şartları altında gerçekleşti? Beyaz adamın baskın Avrupalı kültürü göz ardı edilemez. Avrupa toplumu homojenden çokkültürlü kent toplumlarına geçiş yapmış olmasına rağmen, hala bu gerçekle yaşıyoruz. Bu değişim gerçekleşmişse de, hem ulusal hem de Avrupa seviyesindeki kültür politikaları bu gerçekleri görmezden geliyor. Avrupa ulusal kültür kaynaklarının %90’ı homojen toplumların kültür ifadelerine gidiyor. Artık yaşamayan bir topluma. Kentlerde doğmuş organizasyonlar ve kültür platformları için, uluslararası bir tavırla çalışmak doğal, bu hem planlama hem de üretimin içinde ifade ediliyor. Diğer belirleyici özellikler ise; izleyici ve sanatçı arasında daha yakın bir diyalog ve başka sanatsal melezlerin yaratılması. Bu organizasyonlar, onların işleri ve deneyimleri üzerine pek ışık tutulmuyor. Ulusal olanın uluslararasıyla karşılaşmasında sorulan soru bakımından temel bir farklılık yok. Soru; işe yaklaşırken hangi referanslara ve başlangıç noktalarına sahip olduğumuz. Sosyokültürel ve politik geçmişimiz nedeniyle, estetik değerlerimiz ve kalite hakkındaki fikirlerimiz de farklılaşıyor. Bu bağlamda, uluslararası işler, kendi estetik değerlerimizi diğerlerine kontrast olarak koymamızda önemli bir rol oynuyor.
Son olarak, festivaller ve bienaller aracılığıyla uluslararası alışverişten bahsediyorsak inisiyatifi kimin aldığını, gündemi kimin belirlediğini ve hangi amaçlarla kimin dahil edilmediğini sorgulamalıyız. Kültürel güç ve etkisi sürekli sorgulanmalı.
Roger Christmann
Kunsten Festival des Arts her yıl yaklaşık 35 proje sunuyor, Brüksel ve Avrupa’dan çok tanınmamış genç nesil sanatçıların işleri. Sıklıkla ortak yapımlarla çalışıyoruz. 90’ların başında, Avrupa’nın başkenti olmak isteyen ama çok az uluslararası işin sunulduğu Brüksel’de, bu festivalin yaratılmasındaki en büyük motivasyonlardan biri, uluslararası yönüydü. Başlarda festival, ağırlıklı olarak Avrupalı sanatçıları sunuyordu ama son 10 yılda sanat sahnesindeki gelişim sonucunda artık festivalde daha fazla uluslararası işler görülebiliyor. Gün geçtikçe daha fazla Avrupalı olmayan sanatçıyla çalışıyoruz. Yerel ve uluslararası konusu günümüzde daha önemli hale geldi. Bir panelde söylendiği gibi “pencereyi açıp içeri temiz havayı almak” bence de çok önemli.
Yerel izleyici ve sanatçıların başka sanatsal bakış açıları ve proje yaklaşımlarıyla karşı karşıya gelmesi çok faydalı. Böylelikle izleyici, dünyanın başka bölgeleriyle ilgili, bir turist olarak kişisel deneyimlerden gelen veya sorunlara odaklanan medya tarafından verilen klasik imgelerden farklı bir imge kazanabiliyor. Ülkeler hakkında farklı bakış açıları vermeye çalışıyoruz. Bir sanatsal projeyi sunarak belki tamamen farklı bir şey vererek izleyicinin kavrayışını geliştirmiyoruz ama en azından akıllarında bir soru işareti yaratmak istiyoruz. Yerel sanatçı için de bir pencere açmak önemli, çünkü bu sayede öteki sanatçıların nasıl çalıştığını, sanatsal temalarının neler olduğunu ve bunları nasıl ifade ettiklerini görüyorlar.
Uluslararası, daha kesin söylemek gerekirse Avrupalı olmayan sanatçıların sunumuyla ilgili bazı büyük riskler de var. Belirgin egzorsizm riski; yabancı bir ülke hakkında sahip olduğumuz izlenimi pekiştiren bir şeyler sunmaya çalışmak. Davet ettiğimiz sanatçılara günümüzün dünyası ile ilgili fikirlerini sorarak, bu tuzağa düşmemeye çalışıyoruz. Genellikle bu sanatçılar egzorsizm üzerinde değil, ülkelerinde o günün konuları üzerinde çalışıyorlar. İkinci risk ise, aynı altyapıya sahip olmamaları nedeniyle performansların yerel izleyici tarafından yanlış anlaşılması. Bundan kaçınmak için projenin bağlamlandırılması üzerinde çalışıyoruz -bu proje bu izleyiciye bir anlam ifade ediyor mu, onlar için anlaşılabilir mi?- Bununla baş etmenin bir diğer yolu, izleyiciye bol bilgi vermek. Sanatçı ve çalışma biçimi hakkında bilgi içeren ve sanatçılar tarafından hazırlanan programlar dağıtılıyor. Sık sık aynı sanatçıları üst üste birkaç yıl davet ediyoruz ki, yıllar içinde onların sanatsal evrimini takip etme şansına sahip olan bir izleyici kitlesi edinebilsinler.
Bir diğer risk; sanatçının kendisinden kaynaklanan bir risk. Avrupalı bir sanatçıyla çalışmak ile Avrupalı olmayan bir sanatçıyla çalışmak arasında fark var. Sanatçıyla işbirliği yapmaya çalışıyoruz, genellikle sunduğumuz eserlerin ortak yapımında yer alıyor ve sanatçının Avrupa’daki tanıtımına yardımcı oluyor, Avrupa’da farklı yapılarla buluşabilmesinde yanında oluyoruz. Geçen yıl “Sanat Turistleri” adında bir proje geliştirdik, bu projede pek fazla uluslararası iş sunulmayan ülkelerden gelen, festivalde projelerini sergilemeyen sanatçıları Brüksel’de 2-3 haftalığına kalmak üzere davet ediyoruz. Böylelikle onların festivali takip etmesini ve başka ülkelerden başka sanatçılarla karşılaşmalarını ve temasa geçmelerini sağlıyoruz. Bu yolla sanatçıya katkı sağlayarak çift yönlü bir dolaşım yaratmaya çalışıyoruz. Yerel izleyici üzerindeki etkinizi tahmin etmek güç, ama bu tür işlerin sunumu ve savunması alanında uzun vadeli tutarlı bir çalışmanın neticesinde üç yıldan beri aşağı yukarı 25,000 kişi festivali ziyaret ediyor. Bizim deneyimlerimize göre, izleyici uluslararası işlere karşı çok meraklı ve açık.
Fabrizio Grifazi
Ben sanatsal seçimler meselesinden başlamak istiyorum, tamamen farklı geçmişlerden gelen sanatçılarla çalışma ve estetik bakış açımızı karşılama biçimimiz bakımından. Bence Avrupa’daki sanatçılar olarak biz, neyin çağdaş olduğu ve gerçekleştirilmesini istediklerimiz hakkında gayet eminiz. Avrupalı olmayan sanatçılar ise tamamen farklılar çünkü, başka bir kültürel ortam içinde başka sanatsal pratiklerle, sosyal yapılarla, tarihsel/teorik süreçlerle çalışıyorlar. Bakış açımızı ve yaptığımız işi kendi şehrimizdeki yapıyla nasıl eşleştirmeye çalışıyoruz, Avrupalı çağdaş sanatçılarla çalışarak, başka bir çalışma biçimini kabul ederek. Berrak bakış açımızı parçalarına ayırabiliyor muyuz?
Natik Awayez
Avrupa’daki kültürel gelişim üzerine bayağı ışık tutuluyor. Bu gelişim de küresel oldu. Herkesin dayanak noktası olarak aldığı belli teorik esaslar var. Farklı kültürel gelenekler, sosyokültürel farklılıklar sorun yaratmaktan ziyade zenginleştiriyorlar. Sorun, Batı Avrupalı bakış açısının içinde, hepimizin çağdaşa doğru yol aldığı gelişimde. Tüm dünyadaki süreçlerde bir değişim var. Bu heyecan verici bir durum, uluslararası bir ortamda çalışıyorsanız farklı bakış açılarıyla tanıştığınız için kendi estetik değerlerinizi ötekilerinkinin karşısına koyabilirsiniz. Başka sanatçılarla bir araya gelerek, dünyanın başka yerlerinde kültür, ve politika açısından neyin önemli olduğunu anlayabiliriz.
Roger Christmann
Bir festival veya tiyatro için sanatsal bir program yapan kişiler olarak hep kendimize hep sorduğumuz iki soru var: “Bu sanatçının bugünün dünyasıyla ilgili söyleyecek bir şeyi var mı?” ve “Sanatçı bunu ilginç sanatsal bir şekilde mi ifade ediyor?” İkinci soruya verilen cevap her zaman özneldir. Tabii ki işleri Avrupalı bir gözle değerlendiriyoruz ama üstünlük taslayarak değil. Çağdaş sanata ve bunun altında izleyicimizin ne anladığına ilişkin bir fikrimiz var. Sanatçının kendi ülkesindeki bağlamını anlamaya çalışmak ki, bu had safhada güç. Eminim ki, bazen bunu tam anlamıyla anlamayı beceremiyoruz. Biz işte bazı sınırlar olduğunu kabul etmeyi, onu sunmayı reddetmeye tercih ediyoruz.
Fabrizio Grifazi
Avrupa’daki yapımız, Avrupalı veya Avrupalı olmayan projeleri desteklemeye müsait. Ülkemize gelen birçok sanatçı kendi süreçlerini geliştirmede yardımcı olacak kültürel desteğe sahip değiller. Bu bizim verdiğimiz güzel bir fırsat, ama aynı zamanda çağdaş, ilginç olup olmadığını yargılamamız meselesi bakımından oldukça da tehlikeli. Rio Festivali’nden bir arkadaş kültürel koloniyalizmden bir risk olarak bahsediyordu. Kültürel destek durumu son yıllarda Avrupa’da bile pek parlak değil. Bu olasılık, yardım ve desteğin yeni bir kültürel koloninin yaratılmasında kullanılması riski değil. Turlamak ve üretmek isteyen sanatçılar, kırılgan olabilir ve belli bir yönde kendilerini bizim düşündüğümüze göre uyarlamaya zorlanıyor olabilir. Avrupa’da hepimizin yaratmaya katkıda bulunduğu bir çevre var ve bu sanatçı için de bir fırsat. Bu çevrenin içinde olmak Avrupalı olmayan sanatçı için bir tehlike olabilir çünkü sanatçı kendi işini daha iyi anlaşılabilmek ve kabul görmek, bu topluluğun bir parçası olmak için bizim estetik yaklaşımımıza uyarlamaya zorlayabilir.
Natik Awayez
Avrupa açısından ilkel kültürlerden gelen sanatçılara yardım etmenin kültürel koloniyalizme dayalı bir yanı da var. Kontrolümüz dışında tüm dünyaya yayılan ticari gücü gözardı edemeyiz. Bu bakış açısından, tüm süreci dengelemeye yarayacak başka güçlerin de olması iyi.
Roger Christmann
Tabii ki bir risk mevcut ama başka seçeneğimiz yok, çünkü bunun alternatifi “Uluslararası işleri sunmuyoruz.” demek. İşlerini Avrupalı olana adapte etmeyecek ve kendi dillerini geliştirmeye devam edecek kadar kuvvetli olduğunu düşündüğümüz sanatsal şahsiyetlerle çalışarak bu riski sınırlıyoruz. Onlarla çalışma konusunda anlaştıktan sonra, onları yakın temasımızla ve onların vizyonlarını/hayallerini dinleyerek bir miktar korumaya çalışıyoruz. Bir diğer tehlike ise, ülkelerinden az destek alan veya hiç destek almayan sanatçıların gelip Avrupa’da yaşamaya başlayıp, kendi kültürel sektörlerini geliştirmekten vazgeçmeleri.
Fabrizio Grifazi
Türkiye’den veya Avrupalı olmayan bir ülkeden gelip kurumlar tarafından geliştirilen faaliyetler (örneğin; İstanbul Uluslararası Festivali ve Çağdaş Sanat Bienali gibi), yerel izleyici ile olan ilişkiler ve Avrupalı sanatçıların ülkelerindeki algılanışı hakkında konuşmak isteyen meslektaşlar var mı?
S - Yardım etmekten bahsetme eğilimi. Kimin yardıma ihtiyacı var? Bizim aslında sanatsal dünyamızı geliştirmeye ve harekete geçirmeye ihtiyacımız var, yeni dürtülere gereksinim duyanlar bizleriz. Aksi takdirde varlığımızı nasıl sürdürebiliriz? Sanatçıya yardım etmek, onlar da bizim kadar kuvvetli Buradaki görüş açısı nedir? Azınlık olan biz değil miyiz?
S - Uluslararası işleri insanları eğitmek için sunduğumuz zannından hareketle çalışmanın bir tehlikesi var. Yerel izleyici devamlı değişiyor. Sanatçılar duruma organik olarak uyum sağlıyor, sanatçı her zaman uluslararası çalışmanın ve işbirliği yapmanın yolunu bulacak.
Fabrizio Grifazi
Peki ya basınla olan ilişkiler?
Natik Awayez
Her yerde bir yenilenme süreci var. Inkonst 1998 yılında kurumlar ve ticari olanın arasındaki boşluğu doldurmaya başladı. Şehrin farklı altkültürleri için bir platform olacak şekilde gelişti. Kültürel düşünme sürecinin yenilenmesine önderlik ediyor. Başlangıçta, medyaya ulaşmada zorluk çekiyorduk çünkü ne yaptığımızı anlamıyorlardı, bir kuşku ve korku vardı. Zamanla aramızda iyi bir iletişim gelişti. Inkonst medyada hep iyi yer alıyor. Bu durum da yenilenme sürecinin üzerine ışık tuttu ki bu bizim için çok önemli.
Roger Christmann
Belçika küçük bir ülke ama iki farklı kısma -Fransızca ve Flamanca konuşan- olan bağımlılığı nedeniyle karmaşık bir durumu var. Bu iki kısmın kamu yetkililerine tepkileri farklı. Flaman kamu yetkilileri festivalleri uluslararası yönleri nedeniyle destekliyor ve uluslararası sanatçıların varlığının önemli olduğunu söylüyorlar. Fransız Belçikalı yetkililer ise, festivali Belçika dışındaki Fransız camiasının sanatçılarının reklamı fikrinden hareketle destekliyorlar. Öte yandan, basındaki durum bunun tam tersi. Fransızca konuşan basın festival konusunda hevesli ama Flaman basını, daha eleştirel ve uluslararası sanatçıları Flaman yapısıyla karşılaştırıyor. Belki de bunun kuzey ve güney Avrupa arasındaki kültürel farkla bir ilgisi vardır.
Natik Awayez
İsveç’in güneyini ele aldığınızda, Inkonst kurulduğunda, küçük ama iyi bir dans topluluğu ve canlı uluslararası bir rock sahnesi vardı, onun dışında bir şey yoktu. Şimdi uluslararası tiyatro ve performanslar, elektronika, görsel sanatlar ve video yapıtları var. Inkonst basının da yardımıyla bu konulara olan ilgiye katkıda bulundu. Şimdi bu ilgi Malmö’de patladı.
Fabrizio Grifazi
Peki ya yerel sanatçı ile olan ilişkiler? Yabancı sanatçıların misafir edilmesi gibi yerel sanatçılarla da değişim programları yapıyor musunuz Roger? Ne tür bir geri besleme elde ediliyor?
Natik Awayez
Globalleşen bir dünyada yaşıyoruz. Fikirler ve esin farklı sahnelerde ve şehirlerde büyüyor. Oturmaya devam edip kapılarımızı kapatamayız, çünkü gelişim küçük de olsa güç de fark edilse sürekli. Uluslararası bir sanatçı geldiğinde önemli bir fikir ithal ve ihracı, daha önce mevcut olmayan bir girdi gerçekleşiyor. Sadece şehirde veya ulusal sınırlar dahilinde değil, her yerde gerçekleşiyor.
Roger Christmann
Festival programımızın bir kısmını da yerel sanatçılar yapıyor, dolayısıyla halihazırda bir tür alışveriş oluyor. Sanatçılar arasında birçok gayrıresmi alışveriş oluyor. Birkaç yıl önce festivalin maddi fonlamasıyla ilgili bir kriz yaşandı ve bu dönemde birçok Belçikalı sanatçı Bakanla iletişim kurarak bize çok destek oldu. Festivalimizde hiç sunmadığımız sanatçılar bile festivali savundu. Festivalimize birçok Belçikalı sanatçının izleyici olarak katıldığını görüyoruz. Dışarıda bazı sanatçıların işlerinde bizim festivalimizden kazandıkları deneyimlere ait referanslar görüyorum.
S (Yorum) - Kunsten Festival des Arts 20 farklı konumda gerçekleşen bir festival. Brüksel’deki sanat camiası için çok önemli, şehrin sanatsal yaşamına katkıda bulunuyor.
S (Yorum) - Güç fark edilirlik konusuna katılıyorum. İsveç’te uluslararası işler gündemin üst sıralarında yer almadı, yeterli bütçe yok yani bu aynı zamanda kültür politikasına ilişkin bir sorun. Bununla uğraşmamız gerekiyor.
Fabrizio Grifazi
İtalya’da da durum aşağı yukarı aynı. Kültür Bakanlığının belli bir yönde finansman yapan yapısı etkinlikler açısından uluslararası programlamayı bayağı onaylıyor. Bazen seçimlerimizi savunmak adına kuralları ve sistemleri yorumlamak zorunda kalıyoruz.
Roger Christmann
Biz Brüksel’de bize iletişim kurmada ve festivali başka topluluklara sunmada yardımcı olacak organizasyonlar bularak onlarla temasa geçmeye çalışıyoruz. Bu Brüksel’de biraz güç oluyor, çünkü çok farklı topluluklar mevcut. AK için orada yaşayanlar, lobi kurumları yabancı nüfusun önemli bir kısmını oluşturuyor ve bu topluluğun şehre gerçek anlamda bağlılığı yok. Onları izleyici olarak çekmeye ve bu festivali kenti keşfetme aracı olarak kullanmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bir diğer topluluk da Fas, Türkiye ve Cezayir’den gelen göçmen nüfus, ki bu bizim için iletişim kurması çok daha zor bir topluluk, çünkü toplum düzeyinde etkileşim çok az. Bu uzun vadeli bir yolculuk ve bizim onlara ulaşabilmek için çok spesifik faaliyetlere ihtiyacımız var. Örneğin, varlığından haberdar bile olmadığımız Kolombiyalılar camiası kendi sanatçısının işini görmeye geliyor ama gerisiyle ilgilenmiyor.
Natik Awayez
Bazı göçmen topluluklarla gayet iyi temaslar kurduk. Ben kendi açımdan iki grubu ayırmaya karar verdim. Bir grup İsveç’e kendi gelen grup. İsveç’in kendine büyük paraya malolan cömert bir göçmen politikası vardı. Buna rağmen göçmen grupların topluma entegrasyonunda başarılı olamadı. Diğer grup, bunların çocukları, ikinci nesil, çok ilginç bir grup. Aynı hastanelerde doğmuş, aynı okullarda yetişmiş. Toplumdan, okullarından aldıkları bir İsveçli kimliğine sahipler ve bir de ailelerinden gelen kimlikleri var, üçüncü kimlikleri ise, Amerikan ana akım kültürü, hip hop. Bana göre bu grup, gelecekte de üzerinde çalışılacak en zorlu grup.
S - Çağdaş sanatlarda bu alışverişin hep varolduğunu düşünüyorum. Belki de kültürel koloniyalizm riskinden bahsetmek bir bakıma kendi içinde bir risk çünkü Avrupa dışından gelen sanatçılara farklı kriterleri dayatıyor. Avrupalı algılayış nedir? Ben Türkiye’den sanatçıları temsil ediyor ve uluslararası turlarını organize ediyorum ve festivallerin her birinin ne kadar farklı tavırları olduğunu ve nasıl farklı seçimler yaptıklarını deneyimlerimle görüyorum.
Roger Christmann
Bir sanat projesini seçmek, bir program düzenleyici için her zaman çok şahsi bir iştir. Farklı projelerin Sanat Yönetmenleriyle konuştuğunuz zaman, aynı işe bakmanın farklı yollarını görürsünüz. Günümüzde insanların “Tamam, budur işte” dedikleri bir tekbiçimlilik var. Farklı Sanat Yönetmenlerinin farklı fikirlerini almak iyidir. Türkiye’ye veya başka ülkelere yönelik spesifik bir Avrupalı bakışı diye bir şey söz konusu değil. Ama altyapıdan ve kişisel deneyimden kaynaklanan Avrupalı bir bakış açısı var. Aynı geçmiş nedeniyle aynı neticelere varıyorlar.
S - Finansmanla ilgili olarak, bir anekdot anlatmak isterim. İstanbul’daki Konsolosluklar kendi ülkelerinden performans için çeşitli sanatçılarını getiriyorlar, bizim de yerel sanatçılarımız uluslararası performanslar gerçekleştiriyorlar ama bu insanların birbirleriyle temasa geçebilecekleri çift yönlü bir platform mevcut değildi. Bugünkü AKD’nin üyelerinden bazıları o günlerde bir şirkette çalışıyorlardı ve birçok yerel yetkiliyle sanatçıyı birbirine bağlayacak, onların birbirlerine ulaşmalarını sağlayacak bir web sitesi kurmayı teklif ettiler. Bir proje başlattılar, Konsolosluklar ilk kez kendi aralarında toplanmaya başladılar. Çalışmaların sonunda web sitesinin finansmanı için yeterli fon bulunamadı. Toplanan paranın miktarı yeterli değildi. Dolayısıyla bu kişiler bir dernek kurmaya karar verdiler ve ilk projeleri de bu web-sitesiydi. Yerel izleyicinin uluslararası sanatçılara olan tepkisiyle ilgili olarak: İstanbul zaten artık yerel değil, birçok uluslararası sanatçıya ev sahipliği yapan bir metropolitan. Bu yıl Karadeniz kıyısında Sinop’ta Eylül’de bir bienal olacak. Çok ilginç olacak, yerel ve Avrupalı sanatçıların katılacağı çalıştaylar düzenlenecek.
Roger Christmann
AB’nin Culture 2000 ve muhtemelen Culture 2007 programı da Avrupalı sanatçıların alışveriş ve hareketliliğini özendirmeye yönelik ama Avrupalı olmayan sanatçılarla alışverişe geldiğinde son derece sınırlı. Festivalimiz ve Brüksel’de sergilenen Avrupalı olmayan projeler için Avrupa fonlarından yararlanmayı düşündük. AK’nin sanat bütçesine değil Avrupalı ve Avrupalı olmayan sanatçılar arasında kültürel seviyede işbirliğine bakışı hakkında iyi bir izlenim veren yardım programlarının geliştirilmesine yönelik bütçelere bakmalısınız.
Fabrizio Grifazi
Avrupa fonları büyük bir problem. Doğal olarak fonlar yeni AB üyesi doğu Avrupalı ülkelere yöneldi. Avrupalı olmayan ülkelerle geliştirilen projeleri tanımıyorlar.
5 Kasım 2007 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder